Auf den Webseiten des türkischen Independant Açık Radyo findet sich ein ausführlicher Artikel zum Thema Bankraub.
"Açık Radyo (Open Radio), which went on air 14 years ago on 13 November, 1995, is a “regional” radio station, which broadcasts to the metropolitan Istanbul area and its environs. (...)
Açık Radyo is not dependent on any interest group or any capital group. It is also completely independent from any kind of “ideology” except the principles of pluralist democracy, the rule of law, and the protection and promotion of universal human rights and fundamental freedoms. Thus, it is an independent body. It can be considered as one of the rare independent institutions in the Turkish media, which is under increasing pressure from the concentration of ownership of financial and power centers."
Der Beitrag wurde offensichtlich schon anno 2002 gesendet:
İşsizliğin kronikleştiği, banknotların istiflendiği bankalarda bile çalışan maaşlarının düşürüldüğü, kanıksanmış enflasyon psikolojisinin geleceği güvensizliğe boğduğu şu umutsuz dönemde, birçok insanın aklından “voliyi vurma” fantezisi olarak banka soymayı düşlediğini tahmin etmek güç değil. İnsanın maddi olanaklarıyla tüketim çeşitleri arasındaki uçurumun giderek açıldığı bu ortamda…
Ekonomik kriz olmasa bile, “Çalışmaktan usanan, maddi sıkıntı içinde kıvranan ya lotoda kazanmanın, ya da kurtuluş vaadeden banka soygununun hayalini kurar” diyor Klaus Schönberger. Soygunculara halk arasında gıptayla bakılması, kültür tarihçi Alman bilimadamının dikkatini çekmiş.
Allan Pinkerton, Pinkerton Dedektifleri'nin manevi ve biyolojik babası
Zira kişilere karşı işlenen suçlar ahlaki açıdan kabul görmezken, banka soyulduğunda birçok insan, banka
kasalarında paranın mucizevi şekilde mantar gibi kendiliğinden çoğaldığını varsayar, gizliden bir haz duyar. Ya da en azından “Nasılsa sigortalıdır. Kurumun zarara falan uğradığı yok” diyerek suçluluk duygusundan arınır.
Bu sosyokültürel fenomen, Schönberger’e göre “Amerika’dan İsrail’e kadar her yerde aynı.” Kendisi konunun farklı açılardan incelendiği 26 makaleyi, Almanya’da basılan bir kitapta bir araya getirdi: “Va Banque – Banka Soygunu: Teori, Uygulama ve Tarihi.” Biz de buradaki önemli bilgileri aktaralım dedik; hani aklınızda bir soygun planı varsa, vazgeçesiniz diye. Banka soygunu altın çağını çoktan geride bıraktı çünkü..
(...)
Klaus Schönberger, soygunun çekiciliğini şu şekilde açıklıyor: “Kapitalist üretim yöntemi varolduğu ve her türlü mutluluk para birimiyle ölçüldüğü sürece, banka soygunları ve soyguncular da olacaktır.” Eski Doğu Almanya’da örneğin, 1989’a dek hiçbir banka soygununun kayda geçmediğini biliyor muydunuz? Bir nedeni, silah tekelinin resmi ellerde bulunmasıysa, diğeri harcayabileceğiniz cazip tüketim mallarının zaten bulunmamasıydı. Nitekim bu coğrafyadaki ilk banka soygunu, Batı Alman Markına geçişin hemen birkaç gün sonrasına, 6 Temmuz 1990’a rastlar.
Insgesamt konzentriert sich der Text stark auf die politischen Banküberfälle. Da darauf natürlich der Brecht-Spruch nicht fehlen:
"Tabii bir de yakın zaman önce gündemimize giren ve hortumladıkları yüz milyonlarca dolarlık meblağlarla soyguncunun her türlüsünü gölgede bırakan banka sahiplerimiz var. Onlara kimsenin sempatiyle bakmadığı kesin. Ne de güzel söylemiş Bertolt Brecht: “Bir banka soygunu, bir banka kurmanın yanında nedir ki?”"
Zum ganzen Artikel
"Açık Radyo (Open Radio), which went on air 14 years ago on 13 November, 1995, is a “regional” radio station, which broadcasts to the metropolitan Istanbul area and its environs. (...)
Açık Radyo is not dependent on any interest group or any capital group. It is also completely independent from any kind of “ideology” except the principles of pluralist democracy, the rule of law, and the protection and promotion of universal human rights and fundamental freedoms. Thus, it is an independent body. It can be considered as one of the rare independent institutions in the Turkish media, which is under increasing pressure from the concentration of ownership of financial and power centers."
Der Beitrag wurde offensichtlich schon anno 2002 gesendet:
İşsizliğin kronikleştiği, banknotların istiflendiği bankalarda bile çalışan maaşlarının düşürüldüğü, kanıksanmış enflasyon psikolojisinin geleceği güvensizliğe boğduğu şu umutsuz dönemde, birçok insanın aklından “voliyi vurma” fantezisi olarak banka soymayı düşlediğini tahmin etmek güç değil. İnsanın maddi olanaklarıyla tüketim çeşitleri arasındaki uçurumun giderek açıldığı bu ortamda…
Ekonomik kriz olmasa bile, “Çalışmaktan usanan, maddi sıkıntı içinde kıvranan ya lotoda kazanmanın, ya da kurtuluş vaadeden banka soygununun hayalini kurar” diyor Klaus Schönberger. Soygunculara halk arasında gıptayla bakılması, kültür tarihçi Alman bilimadamının dikkatini çekmiş.
Allan Pinkerton, Pinkerton Dedektifleri'nin manevi ve biyolojik babası
Zira kişilere karşı işlenen suçlar ahlaki açıdan kabul görmezken, banka soyulduğunda birçok insan, banka
kasalarında paranın mucizevi şekilde mantar gibi kendiliğinden çoğaldığını varsayar, gizliden bir haz duyar. Ya da en azından “Nasılsa sigortalıdır. Kurumun zarara falan uğradığı yok” diyerek suçluluk duygusundan arınır.
Bu sosyokültürel fenomen, Schönberger’e göre “Amerika’dan İsrail’e kadar her yerde aynı.” Kendisi konunun farklı açılardan incelendiği 26 makaleyi, Almanya’da basılan bir kitapta bir araya getirdi: “Va Banque – Banka Soygunu: Teori, Uygulama ve Tarihi.” Biz de buradaki önemli bilgileri aktaralım dedik; hani aklınızda bir soygun planı varsa, vazgeçesiniz diye. Banka soygunu altın çağını çoktan geride bıraktı çünkü..
(...)
Klaus Schönberger, soygunun çekiciliğini şu şekilde açıklıyor: “Kapitalist üretim yöntemi varolduğu ve her türlü mutluluk para birimiyle ölçüldüğü sürece, banka soygunları ve soyguncular da olacaktır.” Eski Doğu Almanya’da örneğin, 1989’a dek hiçbir banka soygununun kayda geçmediğini biliyor muydunuz? Bir nedeni, silah tekelinin resmi ellerde bulunmasıysa, diğeri harcayabileceğiniz cazip tüketim mallarının zaten bulunmamasıydı. Nitekim bu coğrafyadaki ilk banka soygunu, Batı Alman Markına geçişin hemen birkaç gün sonrasına, 6 Temmuz 1990’a rastlar.
Insgesamt konzentriert sich der Text stark auf die politischen Banküberfälle. Da darauf natürlich der Brecht-Spruch nicht fehlen:
"Tabii bir de yakın zaman önce gündemimize giren ve hortumladıkları yüz milyonlarca dolarlık meblağlarla soyguncunun her türlüsünü gölgede bırakan banka sahiplerimiz var. Onlara kimsenin sempatiyle bakmadığı kesin. Ne de güzel söylemiş Bertolt Brecht: “Bir banka soygunu, bir banka kurmanın yanında nedir ki?”"
Zum ganzen Artikel
vabanque - am Dienstag, 11. Mai 2010, 22:22 - Rubrik: Vabanque - Das Buch zum Blog